FATMA ZEHRA AKYİĞİT

Yazar olmayı gerçekten istediğim ilk günü hatırlamaya çalışıyorum. On üç yaşındaydım. Bütün yer, zaman, kişi ve olaylardan sıyrılmış bir halde; günlük defterime sırf duygu ve düşüncelerimi yazıyordum. Her şeyden bağımsızdım. Kendi içime tutsak, kaleme özgürdüm. Sayfalar hücrem, sınırlı kelimeler kelepçemdi. Başta yadırgadım. “Burası ne kadar güvenli olabilir ki? Ya biri defterimi açıp okursa?” Evet, koskoca kraliyet hazinesinin gizli anahtarının yeri yazıyordu onda 🙂 ve yalnızca benimdi o, başka kimsenin değil.

Ve karar günü… Ölecektim. Vasiyet etmediğim halde, biri gelip bütün yazdıklarımı bulacak, okuyacaktı. Okurken her şeyi anlayacak, hissedecekti. Ve benim yarım bıraktığım işi tamamlamak isteyecek, yazdıklarımı düzenleyip bir kitap çıkaracaktı. Ölümsüz bir yazar olacaktım. Gelecek hayalim bu kadar basitti işte. Şimdi ne değişti? Neden saklamıyorum artık yazdıklarımı? Üzerinde düzeltme yapmadan beş dk. içinde yazıverdiğim acemice şeyleri neden paylaşıyorum sizinle? Hani ölecektim? Hani kitabımı siz yazacaktınız? Hani yazarı ben olacaktım!?

Ne kadar çok “ben” var cümlelerimde. Hani “ben” den geçmeden Bir’e varılmazdı? Belki de çoktan ölmüşümdür. Belki, biraz büyür gibi olduğumda, meselenin ‘ölmeden önce ölmek’ olduğunu öğrendiğimde; yaşamaya, dinlemeye ve yazmaya karar vermişimdir. Yeniden yaratılmamın sancısıdır sorularım belki. Bir kitap yazacaksınız birazdan. Hazinelerinizin anahtarı yalnızca cevaplarınızda gizli. Kendi kitabınızın yazarı siz olacaksınız. FZA mı? Günlük defterinin anahtarını kaybetti. Yeni kitabını yazıyor. Ona yardımcı olmak ister misiniz?

31 MAYIS 2020


“DEĞİŞİR İNSAN ZAMAN VE MEKAN 5” için bir cevap

  1. FATMA ZEHRA AKYİĞİT Avatar
    FATMA ZEHRA AKYİĞİT

    Belki, biraz büyür gibi olduğumda,

    Ah be FeZA, biri sana “çocuk değilsin artık, biraz büyü!” diye çıkışmıştı. Sen de içinden gülmüştün. Çünkü büyümek denilen şeyin sendeki anlamı, içindeki seksenlik ihtiyarın yorgun dizlerinde bile yoktu. Sen büyüyebilmesi ümidiyle “bir kaşık daha” çorba içirilmeye çalışılan çocuk olmaktan hiç çıkamadın ki, içindeki kulluğun çelimsiz bacaklarıyla… Beklemiyordun ki biri sana “artık büyüdüğünü” söylesin, biliyordun ki yalandı. Biliyordun ki hayatının her anında “son bir kaşık daha” Allah’ı hatırlamaya kendini bilmeye muhtaçtın, savunmasız bir çocuğun son nefesindeki yaşama tutunma çırpınışları gibi.

    Beğen

Yorum bırakın

BİŞNEV DERGİ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et